Her Şeyin Fazlası Zarar
İnsanlar beni genelde aynı anda birkaç karpuzu koltuğunun altında taşıyan biri olarak tanımlar. Yeni şeyler denemeyi severim, bu yüzden hayatımda her zaman bir hareketlilik vardır. Sanki hayatımın büyük bir bölümünde işlerin yavaşlamasını beklemişim gibi hissediyorum. Birkaç ay önce bu yoğunluk had safhaya ulaştı.
Tam zamanlı bir işimin yanında ek olarak yarı zamanlı başka bir işle daha uğraşıyordum. Bir iyileşme programında gönüllü olarak çalışıyor, kendi ilişkilerimi yürütmeye çabalıyor ve hafta sonları ailemle görüşmeye çalışıyordum. Bunların hepsi sevdiğim şeylerdi ama bu dolu programın stresini hissediyordum. Sonra uykusuzluk baş gösterdi.
Devam ettim. Başka ne yapabilirdim ki? Duramazdım. Çalışmak zorundaydım. İnsanların bana ihtiyacı vardı. Ailemi ve arkadaşlarımı görmek zorundaydım. İlaçlar zaman zaman uyumama yardımcı oluyordu. Takviyeler ise gün içinde ayakta kalmamı sağlıyordu. Her gece uyuyamamaktan korkarak yatağa giriyordum ki bu da zaten aşırı yüklenmiş olan beynime daha da fazla stres yüklüyordu.
Yoğunluk benim için normal bir durumdu, bu yüzden her şeyin yolunda olduğunu düşünerek aynı tempoda devam ettim. Sadece yorgundum. İş arkadaşlarım, her şeyi mükemmel bir şekilde idare etmek için ne kadar çabaladığımı görebiliyordu. Unuttuğum şeyler için sürekli özür dileyip duruyordum. Ama kimse stresin ne kadar kötüleştiğini gerçekten bilmiyordu. Geriye dönüp baktığımda, ailemle ve arkadaşlarımla geçirdiğim zamanlar bulanık birer anı gibi. Hayatımın birkaç ayı sanki hiç bitmeyen bir sis perdesinin ardında kalmış gibi. Günler çok az dinlenmeyle birbirine karışıyordu.
Duramıyordum. Çalışmak zorundaydım. İnsanların bana ihtiyacı vardı.
Tahmin edileceği üzere, tükendim. Sadece birkaç saatlik uykuyla birkaç gün geçirdikten sonra bir sabah uyandığımda tek yapabildiğim ağlamaktı. Çok yorgundum. Yeni bir günle daha yüzleşme düşüncesi beni tamamen bunaltıyordu. Sadece uyumak istiyordum ama beynim buna izin vermiyordu.
Danışman olan bir arkadaşımın yanına gittim. Bana bazı kontroller yaptı ve depresyonda olduğumu, hatta ağır depresyonun sınırında olduğumu tespit etti. Hemen harekete geçmem gerekiyordu. İşten bir süre izin aldım. İstemeyerek de olsa ikinci işimi bıraktım. Patronumla konuştum ve o da üzerimdeki bazı sorumlulukları almayı kabul etti. Doktorum bir antidepresan yazdı ve ben de danışmanlık almaya başladım.
Kendimi bu duruma getirmemin ardındaki nedenleri çözümlememde bana yardımcı olacak birine ihtiyacım vardı. Benim sadece bir kişi olduğum ve kendime iyi bakmam gerektiği gerçeğini kabullenmek zorundaydım. O zamanlar bu çok bencilce gelmişti ama doğru olduğunu anladım. Yaşadığım bu çılgın hayatı yaşamak için yaratılmamıştım.
İşin aslı, hayatımdaki bu hareketlilik bana değerli ve ihtiyaç duyulan biri olduğumu hissettiriyordu. Yaptığım onca şeyden dolayı değil, kim olduğumdan dolayı değerli olduğumu öğrenmem gerekiyordu. Artık yavaşlamanın ve kendimi sevmeyi öğrenmenin zamanı gelmişti. Bir keresinde şöyle bir söz duymuştum: “Bizler yaptıklarımızla değil, varlığımızla insanız.” Gürültüyü ve koşuşturmayı bir kenara bırakıp sadece durmak, öylece kalmak kolay değil. Ama şimdi bunun ne kadar önemli olduğunu anlıyorum. Eğer siz de yetişmek için sürekli koşmanız gerektiğini hissediyorsanız, yalnız değilsiniz. Sizinle konuşmak istiyoruz. Bizimle iletişime geçmek için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz.
Bununla tek başına yüzleşmek zorunda değilsin. Bir mentorla konuşun, bu gizlidir.
Bu sorunlarla yüzleşmek zor olabilir. Kendinize veya başkalarına zarar vermeyi düşünüyorsanız, lütfen bunu okuyun!
Sizinle iletişime geçebilmemiz için lütfen aşağıdaki formu doldurunuz. Belirtilmediği sürece tüm alanlar zorunludur.