Yaraları Sarmak
“Biliyorsun anne, kan sudan ağırdır.” Bu sözler canımı yaktı. Kabullenmesi zordu. 22 yaşındaki oğlum, onu yetiştirme tarzım hakkında yorum yapıyordu ve iması açıktı: Beni yeni eşinden daha çok önemsemeliydin.
Çocuklarımın güvende hissetmeleri için yapabileceğim en iyi şeyin eşimi ilk sıraya koymak olduğuna inansam da, sonuçta onlar çocuk. Karma bir aileye adım attıklarında, olayları farklı algılıyor ve farklı görüyorlardı. Taner ile evlendiğimde, o zamanlar 2 ve 4 yaşında olan iki oğlumun kendilerinin daha önemli olduğunu ve ilgimin çoğunu hak ettiklerini düşünmeleri oldukça doğaldı. Belli ki, on sekiz yıl sonra bile bu hislerin bir kısmı hâlâ içlerinde kalmıştı.
Evlenmeyi planlarken, hazır olduğumuzu sanıyorduk. Saf, idealist bir bakış açımız vardı. Elbette önümüzde zorluklar olacaktı ama biz bu konuda okumuş etmiş, öğrendiklerimizi uygulamanın yeterli olacağını düşünmüştük. Ama Taner, yüzleşeceği tüm o duygulara hazır değildi; ben de ilk evliliğimden kalan terk edilme ve ihanet acısını tam olarak atlatamadığımı kısa sürede öğrendim.
Benim yaralarım bize acı vermeye başladı. Taner'in sadakati konusunda peşimi bırakmayan şüphelerim vardı. Bana onu aldatacağını düşündürecek hiçbir neden vermemişti ama yine de ona tam olarak güvenmekte zorlanıyordum. Sabahları hazırlanırken, devlet dairesindeki işi için en iyi şekilde görünmeye çalıştığında, bazen tıpkı bir buluşma öncesi süslenen eski eşim gibi onun da aslında "biriyle" buluşmayı planladığından korkardım. Bu durum çocukları da etkiledi. Taner de kendi yaşadığı incinme ve acıyla, bazen çocuklara karşı aşırı eleştirel olabiliyordu.
Çözmemiz gereken çok şey vardı. Eski eşimle aramdaki süregelen anlaşmazlıklar, evliliğimizde yükselen gerginlik ve kısa süre sonra aramıza katılan yeni çocuklar... Hayat hiçbir zaman dört dörtlük olmadı. Bayram veya tatil planlaması gibi görünüşte küçük şeyler bile büyük çatışmalara dönüşebilirdi.
Birisi çocuklarının babasının onlarla hiç ilgilenmediğini söylediğinde, içimden bir ses, “Ah, ne güzel olurdu,” diyor.
Çocukların büyüdüğü yılların çoğunda birincil velayet bendeydi. Çocukların alınıp bırakılma işini Taner yapardı; bu bir noktada onu gerçekten yoran altı saatlik bir araba yolculuğu gerektiriyordu. Bunu yapmaya istekli olduğu için ona gerçekten minnettarım. Eski eşim ve karısıyla hiçbir zaman uzlaşmacı bir ilişkimiz olmadı. Beni aldattığı ve sonunda evlenmek için terk ettiği kadın oydu, bu yüzden onunla bir ilişki geliştirmeye pek niyetim yoktu. Taner birkaç kez eski eşime ulaşmaya çalıştı. Belki biz de daha fazla çabalayabilirdik. Bilmiyorum.
Yıllar boyunca eski eşim, çocukları onunla yaşamaya ikna etmeye çalıştı. Velayeti almak için bizi defalarca mahkemeye verdi. Hâkim her seferinde duruma baktı ve birincil ebeveyn olarak benimle kalmalarının çocuklar için en iyisi olduğuna karar verdi. Sürekli olarak onların hayatındaki otoritemizi sarsmaya çalışıyor gibi hissediyordum. İşin özünde, asıl motivasyonu nafaka ödemekten kurtulmak gibi görünüyordu. Yeni ailesi için daha fazla kaynak istiyordu.
Mahkeme mücadeleleri hepimiz için inanılmaz derecede yıpratıcıydı. Bir yandan Taner, bu işle tek başıma ilgilenmeme izin vermek istiyor, ama bazen de olaya müdahil olup sonucu kontrol etmeye çalışmak istiyordu. Çocuklar bunun farkındaydı ve bu onlar için de büyük bir strese neden oluyordu. Fazla dürüst olma riskini göze alarak söylüyorum; birisi çocuklarının babasının onlarla hiç ilgilenmediğini söylediğinde, içimden bir ses, “Ah, ne güzel olurdu,” diyor. Çocuklarımın babalarına ihtiyacı olduğunu biliyordum ama bu durum herkes için gerçekten çok karmaşık ve duygusal olarak tüketici bir hal almıştı.
Sonunda öyle bir noktaya geldi ki, çocuklar gerçekten de babalarının yanına gitmek istediler. Ergenlik çağında, babalarının vaat ettiği özgürlüklerden ve bizim ne kadar kısıtlayıcı olduğumuzdan bahsetmeye başladılar. "Babanın evi" onlara daha cazip gelmeye başladı. Öyle bir an geldi ki Taner'e, “Bırakalım gitsinler,” dedim. Bu savaştan o kadar yorulmuştum ki. Onlar için en iyisinin bu olmayabileceğini düşünsem de, bunu kendilerinin anlayıp eve dönmek isteyeceklerini umdum.
Büyük oğlum bu geçtiğimiz yaz bana çok çarpıcı bir şey söyledi: “Yaşadığım acıların çoğunu sana belli etmedim.”
Büyük oğlum babasının yanına gittiğinde on yedi yaşındaydı. Kardeşi de on altı yaşındayken aynı şeyi yaptı. Bir yıl içinde büyük oğlum kontrolden çıktı, uyuşturucuya bulaştı ve on sekiz yaşına girdiği gün o evden atıldı. İkisi de şu an uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle rehabilitasyonda ve danışmanlık alıyor. O zamandan beri ikisi de farklı dönemlerde bizimle yaşamak için geri döndüler.
Büyük oğlum bu geçtiğimiz yaz bana çok çarpıcı bir şey söyledi: “Yaşadığım acıların çoğunu sana belli etmedim.” Bence üvey evlatların çoğu duygusal yaralarını saklamakta çok iyidir. Yüzeyin altında neler olup bittiğinin farkında olmak için gerçekten bilge bir ebeveyn olmak gerekiyor. İçlerini dökecekleri o çok nadir anları öylece bekleyemeyeceğimi öğrendim. Onları gerçekten dinlemek için bilinçli olarak alan açmalıyım. Bu da büyük bir alçakgönüllülük gerektiriyor, çünkü kendimi duymak istemediğim şeyleri duymaya açıyorum. Bu, zehirli gelse bile, güvende olduğum için acılarının bir kısmını omuzlayacak bir paratoner olmaya istekli olmak anlamına geliyor.
Bu zor, ama aynı zamanda duygusal olarak biraz mesafelenmeyi de öğrenmek zorunda kaldık. Onlar için buradayız. Bu değişmeyecek. Ama artık kendi acılarıyla başa çıkmaya çalışan yetişkinler olduklarını anlamak bize yardımcı oluyor. Bu sürecin çözülmesi için belirlenmiş bir zaman çizelgesi yok.
Geriye dönüp baktığımda, büyük oğlumun sırlarını paylaşabileceği birini -tarafsız birini- bulmamızın akıllıca olacağını düşünüyorum. Keşke bilinçli bir karar alıp, bazı sorunları birlikte çözmek için ailece danışmanlık alsaydık. O şimdi, uyuşturucu bağımlılığı yüzünden, danışmanlık almaya ve bastırmaya çalıştığı acıyı gün yüzüne çıkarmaya mecbur kaldığı bir durumda. Eğer o zamanlar bunu yapsaydık, belki şimdi daha iyi bir yerde olurdu.
Karma bir aileye sahip olmak kolay bir iş değil. Katman katman karmaşıklık var. Tüketici bir şey. Eğer tüm bu sisin ve acının içinden bir çıkış yolu bulmakta zorlanıyorsanız, yalnız olmadığınızı bilmenizi isterim. Sizi dinleyecek ve destek sunacak, gizliliğe önem veren mentörlerimiz var. Aşağıya iletişim bilgilerinizi bırakmanız yeterli, ekibimizden bir üye kısa süre içinde size geri dönüş yapacaktır.
Bununla tek başına yüzleşmek zorunda değilsin. Bir mentorla konuşun, bu gizlidir.
Bu sorunlarla yüzleşmek zor olabilir. Kendinize veya başkalarına zarar vermeyi düşünüyorsanız, lütfen bunu okuyun!
Sizinle iletişime geçebilmemiz için lütfen aşağıdaki formu doldurunuz. Belirtilmediği sürece tüm alanlar zorunludur.